Marka tescil süreci, şekli inceleme ile birlikte Türk Patent ve Marka Kurumu tarafından Sınai Mülkiyet Kanunu’nun 5. Maddesi kapsamındaki mutlak ret nedenleri bakımından yapılacak incelemenin akabinde markanın, üçüncü kişilerin de itirazlarını sunabilmelerine imkan sağlamak amacı ile yayıma çıkarılması ile devam eder. Mutlak veya nispi ret nedenlerinde kaçınmak için marka yaratım sürecinde uzman yardımı alınması faydalı olacaktır.
Üçüncü kişilere itiraz hakkı sağlayan nispi ret nedenleri nelerdir?
Esasen Türk Patent ve Marka Kurumu, Sınai Mülkiyet Kanunu’nun 5. Maddesi kapsamında bir inceleme gerçekleştirir ve bu madde kapsamında re ’sen tanınan bir yetkidir. Ancak hak sahibi üçüncü kişilerin itiraz edebileceği nispi ret nedenleri bakımından Kurum bir inceleme yürütmez. Bu noktada marka sahipleri marka gazetesini düzenli takip etmeli ve yayımlanan markalara karşı itirazlarını yayım tarihinden itibaren 2 ay içinde Kurum’a sunmalıdır. Süresinde yapılmayan itirazlar dava yolu ile ileri sürülebilecek ve bu durum da zaman ve para kaybına yol açabilecektir.
Nispi ret nedenleri Sınai Mülkiyet Kanunu’nun 6. Maddesi kapsamında düzenlenmiştir.
SMK 6. Maddesinin birinci fıkrasına göre daha önce tescil edilmiş veya tescil başvurusu yapılmış bir markanın sahibi, daha sonradan yapılan bir marka başvurusuna, markanın kendi markasının aynısı veya benzeri olduğu, mal ve hizmet sınıflarının aynı veya benzer olduğu gerekçelerini ileri sürerek itirazda bulunabilir ve sonraki tarihli marka başvurusunu itirazı ile düşürebilir. İlgili maddenin fıkrası kapsamında tespit edilecek benzerlik, bilimsel metotlarla belirlenmeli ve gerekçeli olarak yazılmalıdır.
SMK 6. Maddesinin ikinci fıkrasına göre, marka sahibinin ticari vekili veya temsilcisinin marka sahibinden habersiz olarak yaptığı başvurulara karşı marka sahibinin itiraz hakkını düzenlemektedir. Bu şekilde izin olmadan ticari vekil veya temsilcisi konumunda olan gerçek veya tüzel kişilerin marka tescil başvurularına karşı itiraz etmesi durumunda marka başvurusu reddedilecektir. İtiraz dilekçesi bu hususu açıklayıcı ve gerekçeli olmalıdır.
SMK 6. Maddesinin üçüncü fıkrası, önceki kullanımdan doğan hak kapsamında tescilsiz şekilde kullanılan marka veya ticarette kullanılan bir işarette kazanılan hakları korumaktadır. Bu şekilde markasını tescil etmemiş üçüncü kişi, kendi markasının bir başkası tarafından tescil edilmek amacı ile başvuru yapıldığını tespit ettiği takdirde marka yayımına itiraz ederek markanın reddini sağlayabilir. İtiraz dilekçesinde markanın kendisine ait olduğunu ispatlar deliller ile birlikte yapılması gerekmektedir.
SMK 6. Maddesinin dördüncü fıkrası, ülkemizin de taraf olduğu Paris sözleşmesi kapsamında uluslararası alanda korunan tanınmış markaların korunmasını düzenlemektedir. Paris Sözleşmesinin 1. Mükerrer 6. Maddesi uyarınca tanınmış markalar ile aynı veya benzer nitelikteki başvurular, marka sahibinin itirazı üzerine reddedilecektir. İşbu düzenlemenin sağladığı imkânın esas özelliği ise bu şekilde itiraz edecek bir markanın Türkiye’de tescil şartının aranmamasıdır. Paris Sözleşmesine taraf ülkeler, bu sözleşme uyarınca taraf ülkelerin tanınmış markalarına geniş bir koruma sağlama yükümlülüğü altındadır.
SMK 6. Maddesinin beşinci fıkrası ise Türkiye’de tescilli olan ve tanınmış hale gelen markalar bakımından tüm sınıfları kapsar şekilde itiraz hakkı sağlamaktadır. Bu madde uyarınca markasını önceden tescil etmiş bir marka sahibi, zamanla yaptığı yatırımlar ve tanıtım faaliyetleri neticesine markasını tanınır hale getirmiş ise diğer mal ve hizmet gruplarına yapılan kendi markasına benzer nitelikte başvuruları da itiraz ederek reddini sağlayabilir. Ancak sonraki başvuru sahibinin marka başvurusu haklı bir sebebe dayanıyor ise itiraz sonuç vermez. Bu noktada belirleyici olan üç kriter; markanın tanınmışlık düzeyi nedeni ile haksız bir yararın sağlanması, markanın itibarının zarar görmesi ve markanın ayırt edici karakterinin zedelenmesi tehlikesidir. Bir başka önemli nokta ise SMK 6/5 kapsamında itirazda bulunmak için marka sahibi markasını tescil etmiş veya tescil başvurusunu yapmış olmalıdır.
SMK 6. Maddesinin altıncı fıkrası, marka tescil başvurusunun, bir başka kişiye ait isim, ticaret unvanı, fotoğraf, telif hakkı veya sınai mülkiyet hakkını içermesi durumunda hak sahiplerinin itirazını düzenlemektedir. Bu şekilde yapılan bir marka başvurusuna itiraz sahipleri yayımdan itibaren süresi içinde itirazda bulunarak markanın reddini sağlayabilirler.
SMK 6. Maddesinin yedinci fıkrası ise garanti ve ortak markalarına ilişkin nispi ret nedenini düzenlemektedir. Bu düzenleme uyarınca önceki hak sahibi, 10 yıllık koruma süresi sonunda yenilenmeyen ortak ve garanti markaları ile aynı veya benzer olan ve aynı veya benzer mal veya hizmet sınıflarında tescili amaçlayan sonraki başvurulara, yenilenmeme tarihinden itibaren 3 yıl içinde itiraz edebilmektedir. 3 yıldan sonra ise hak sahibi artık bu hükümün verdiği yetki ile itirazda bulunamayacaktır.
SMK 6. Maddesinin sekizinci fıkrası ise ortak veya garanti markası olmayan şahsi – ferdi nitelikte markaların yenilenmemesi durumunda marka sahibine tanınan itiraz hakkını düzenlemektedir. Süresi içinde markasını yenilemeyen marka sahibi, koruma süresinin sona ermesinden itibaren 2 yıl içinde, bu markayla aynı veya benzer ve aynı veya benzer mal ve hizmet sınıfları içeren marka başvurularına itirazda bulunarak reddini sağlayabilecektir. Ancak bu hüküm kapsamında özel bir duruma da değinmek gerekir. Yenilenmeyen markanın sahibi bu tür bir itirazda bulunabilmek için 2 yıllık süre zarfında markasını kullanmak zorundadır. Kurum’a sunulacak itiraz dilekçesinde kullanıma ilişkin belgeler de gerekçeleri ile birlikte yer alacaktır.
SMK 6. Maddesinin dokuzuncu-son fıkrasına göre ise kötü niyetle yapılan marka başvuruları hak sahibinin itirazı üzerine reddedilir. Bu durumdan özellikle ülkemizde yenilenmeyen markaların aynısının başka üçüncü kişilerce alınarak, kötü niyetli biçimde önceki marka sahibine şantaj yapılması vb durumlarla karşılaşılmaktadır. Bunun dışındaki hallerde ise kötü niyet belirlenirken her türlü delil önem arz etmektedir. Esas nokta ise kötü niyetin açık biçimde ortaya konabilir olmasıdır. Açık bir şekilde kötü niyeti ortaya koymayan itirazlar Kurum tarafından reddedilir. Kötü niyetin ne şekilde ortaya konacağı ise özellikle yargısal içtihatlar ışığında belirlenerek delilleri ile birlikte Kurum’a sunulmalı, bu tür bir itiraz dilekçesi muhakkak uzmanlar ile birlikte hazırlanmalıdır.