MARKA HAKKININ İHLALİ SUÇ MUDUR?

Marka, patent, faydalı model, endüstriyel tasarım ve coğrafi işaret gibi sınai hakların ihlali halinde hak sahiplerinin neler talep edebileceği Sınai Mülkiyet Kanunu uyarınca hükme bağlanmıştır. Ancak markalar bu bakımdan kendilerine özgü bir duruma haizdir.

Marka hakkının ihlali durumunda; patent, faydalı model vb. sınai haklardan farklı olarak cezai hüküm düzenlenmiştir. Gerçekten Sınai Mülkiyet Kanunu’nun 30. Maddesi incelendiğinde marka hakkına tecavüz edilen marka hakkı sahibi, marka hakkına tecavüz eden kişilerin cezalandırılmasını mahkemeden talep edebilecektir.

Bu bakımdan kanun koyucu aşağıdaki fiilleri suç saymış ve cezai yaptırımlar ön görmüştür;

“Başkasına ait marka hakkına iktibas veya iltibas suretiyle tecavüz ederek mal üreten veya hizmet sunan, satışa arz eden veya satan, ithal ya da ihraç eden, ticari amaçla satın alan, bulunduran, nakleden veya depolayan kişi bir yıldan üç yıla kadar hapis ve yirmi bin güne kadar adli para cezası ile cezalandırılır.

Marka koruması olduğunu belirten işareti mal veya ambalaj üzerinden yetkisi olmadan kaldıran kişi, bir yıldan üç yıla kadar hapis ve beş bin güne kadar adli para cezası ile cezalandırılır.

Yetkisi olmadığı hâlde başkasına ait marka hakkı üzerinde devretmek, lisans veya rehin vermek suretiyle tasarrufta bulunan kişi iki yıldan dört yıla kadar hapis ve beş bin güne kadar adli para cezası ile cezalandırılır.”

Görüldüğü üzere kanun koyucu marka hakkına tecavüz niteliğindeki fiilleri ifade etmiş ve sınıflandırarak her bir grup için ayrı cezai yaptırım ön görmüştür.

Günlük hayatta en çok karşılaşılan marka ile benzerlik yaratarak tüketicilerin yanıltılması şeklinde karşımıza çıkmaktadır. Kanun koyucu yalnızca sonuç fiilini değil aynı zamanda ticari amaçlı her türlü faaliyeti de cezai yaptırım kapsamına almıştır.

Markanın mal veya ambalaj üzerinden yetkisiz kaldırılması veya marka hakkından yetkisiz şekilde yararlanılarak hukuki işlem yapılması da suçun diğer hallerini oluşturmaktadır.

Bununla birlikte suçu işleyen kişi hukuki olarak bir tüzel kişi ise bu tüzel kişiye özgü güvenlik tedbirleri uygulama alanı bulacaktır.

Başkasına ait markalı malları tedarik ederek satışa arz eden kimseler ise malları kimden temin ettiğini bildirmesi ve bu şekilde de taklit üretimin tespiti ile taklit ürünlere el konulması halinde haklarında cezai yaptırım uygulanmamaktadır. Kanun koyucu bu şekilde taklit üretimin kökenine inerek sorunu kaynağında çözmeyi amaçlamıştır.

Markalara özgü olan bu cezai hükümler bakımından değinilmesi gereken en önemli nokta; marka hakkının elde edilmesi gerekliliğidir. Marka hakkının elde edilmesi de marka tescili ile mümkündür. Tescilsiz kullanılan bir marka bakımından tecavüz fiilleri ortaya çıktığı hallerde haksız rekabete ilişkin cezai hükümler uygulanacak ve bu kurallar Sınai Mülkiyet Kanunu’nda düzenlenen cezai yaptırımlar kadar caydırıcı nitelikte olmayacaktır.

Marka hakkına karşı işlenen suçlar bakımından görevli mahkeme yine ihtisas mahkemeleri olan Fikri ve Sınai Haklar Mahkemeleri olacaktır.