Sınai hakların tescili etkin korumanın ilk adımıdır. Ancak Sınai Mülkiyet Kanunu kapsamında sağlanan ayrıcalıklı korumadan yararlanabilmek için, sınai hakları ihlal eden kimselere karşı hukuki aksiyon alınması gerekmektedir.
Ülkemizde artık dijitalleşen ticaret ile birlikte sınai hak ihlalleri özellikle de marka ihlalleri de sanal ortama taşınmıştır. E-ticaret sitelerinde, markanıza benzer şekilde iltibas yaratarak menfaat sağlayan üçüncü kişiler, markanızın bire bir aynısını kullanarak farklı mallar satan kimselerle karşılaşmanız artık olağandır. Bu tür durumlarla karşılaşıldığında ise ivedilikle hukuki aksiyon almak, zararın büyümesini önlemektedir.
Hukuki süreçler bakımından marka hakkı, diğer sınai haklardan farklılık arz eden özellikler göstermektedir. Örneğin iptal müessesesi yalnızca markalar için söz konusudur veya Sınai Mülkiyet Kanunu kapsamında yalnızca marka hakkını ihlal eden kişiler bakımından hapis cezası ile yaptırım öngörülmüştür.
Bu bakımdan; markanın sahibi dışında kimseler tarafından SMK 7. Madde kapsamında kullanılması, taklit edilmesi, markalı ürünleri satmak, dağıtmak, ticaret alanına çıkarmak, ithal veya ihraç etmek, ticari amaçla elde bulundurmak veya markalı ürünlere dair üçüncü kişiler ile sözleşme yapmak için öneride bulunmak marka hakkına tecavüz oluşturur.
Bu durumla karşılaşan marka sahibi; maddi-manevi tazminat, itibar tazminatı, markaya tecavüzün önlenmesi, durdurulması ve giderilmesi, gerekli tedbirlerin alınması ile mahkeme kararının ilanını talep ve dava edebilir. Marka hakkının sınırları açısından olay irdelenmeli ve gerçekten bir tecavüz olup olmadığı tespit edilmelidir.
Ayrıca, mutlak ve nispi ret nedenleri barındıran tescilli markaların hükümsüzlüğü kullanılmayan markanın iptali ile Türk Marka ve Patent Kurumu nezdinde yürütülen idari süreç neticesinde verilen kararların iptali davaları bakımından aksiyon alınması da marka hakkının efektif korunmasını sağlar. Nihayet markaya tecavüzde bulunan kimseler bakımından suç duyurusunda da bulunulması mümkündür.
Tescil edilmemiş sınai haklar veya ticaret unvanına iltibasta bulunulması halinde ise haksız rekabet davası ile tazminat talepleri ve durdurma ve önlenme talepleri öne sürülebilecek, kararın ilanı talep edilebilecektir.
Genel olarak ise sınai hakların tecavüzü halinde maddi ve manevi tazminat istemli davalar, tecavüzün durdurulması ve önlenmesi davaları açılarak sınai hak korunur. Bu bağlamda özellikle bu hakların gaspı ile lisans sözleşmeleri kapsamını aşan kullanımlarla karşılaşılmaktadır.
Tasarım, patent ve faydalı model ile korunan hakların da Sınai Mülkiyet Kanunu kapsamında belirlenen kriterleri taşımadığının ispatlanması koşulu ile hükümsüzlüğü mahkemeden talep edilebilir.
Tasarım hakkı sahibi; tasarımı gasp edilmiş ise sona erdirilmesini, kendisinin tasarımcı olarak belirtilmesini ve kısmen hak sahibi ise kendisine kısmi hak tanınmasını mahkemeden talep edebilir.
Nihayet sınai hak sahipleri aşağıdaki talepleri mahkemeler nezdinde ileri sürebilir;
- Fiilin tecavüz olup olmadığının tespiti,
- Muhtemel tecavüzün önlenmesi,
- Tecavüz fiillerinin durdurulması,
- Tecavüzün kaldırılması,
- Maddi ve manevi tazminat,
- Tecavüz fiilinde kullanılan cihazlara el konulması, bu cihazlarda kendisine mülkiyet hakkının tanınması,
- Tecavüzün devamının önlenmesi ve bu bakımdan masrafları tecavüz edene ait olmak üzere el konulan ürünlerin ve cihazların şekillerinin değiştirilmesi, varsa üzerindeki markanın silinmesi ve sınai hakka tecavüz kaçınılmaz ise imhasını,
- Kesinleşmiş kararın gazete veya benzeri vasıtalarla ilan edilmesi.
Fikri ve Sınai haklara ilişkin uyuşmazlığa bakan mahkemeler, Ankara, İstanbul ve İzmir’de ihtisas mahkemesi olarak teşkilatlanmıştır. Fikri haklara ilişkin davaların takibi yalnızca mesleki yeterlilik değil, mesleki uzmanlık gerektirmektedir. Dava aşamasına gelmeden danışmanlık hizmetleri ile de sınai hakların hukuki olarak verimli kullanılması, tescili mümkün olan sınai haklara yatırım yapılması, özellikle markaların kullanımı, patent – faydalı model ve tasarımlara ilişkin AR-GE faaliyetleri bakımından fiillerin kapsamının belirlenmesi ile dava yoluna gitmeden dahi büyük maddi menfaatler elde edilmesi mümkündür.